Tarihe göre süzülmüş ögeler: Haziran 2021

Salı, 29 Haziran 2021 12:04

Yaz Tatili Nasıl Değerlendirilmeli?

Üniversiteye Hazırlık Sürecinde Yaz Tatili Nasıl Değerlendirilmeli?

Tatil kelime anlamı olarak çalışmaya ara vermek olarak bilinir. Ancak özellikle üniversite sınavına hazırlanacak öğrenciler için bu zaman dilimi çok kıymetlidir. Çünkü yaz tatili, öğrenciler açısından onların yenilenmeleri ve gelişmelerine olanak sağlayan büyük bir fırsattır. 

Hedef Belirleyin

Üniversiteye hazırlık sürecinde başarılı olmak istiyorsanız öncelikle hedeflerinizi belirlemelisiniz. Hedefler belirli bir zaman diliminde ulaşılmak istenen noktalardır ve başarıya ulaşmanın ilk koşuludur. Bu sebeple hedeflerinizi açık ve net bir şekilde tanımlamalı ve hedeflerinizi belirlerken gerçekçi olmalısınız. Kendinize “Eğer üniversiteye gitmek istiyorsam, üniversiteden sonra nasıl bir hayat düşünüyorum?”, “On yıl sonra nerede olmak istiyorum?” “Kazanacağım okul veya bölüm bana neler kazandıracak?” gibi sorular sormalı ve cevaplandırmalısınız. Çünkü ileride tercih ettiğiniz üniversite sizi şekillendirecek ve hayata hazırlayacaktır.

Program Yapın

Planlı ve programlı çalışma, hedefe yönelik yapılacak çalışmaların başında gelmektedir. Tatilde öğrenciler zihinlerini ve bedenlerini dinlendirirken aynı zamanda çalışmaya devam etmelidir. Bu süreçte öğrencilerin zamanlarını planlamaları tatillerinin daha verimli geçmesini sağlayacak ve hedeflerine yönelik motivasyonlarını da arttıracaktır. Bu sebeple öğrenci zamanını iyi planlamalı, eksik konularını tamamlamak ve zorlandığı konularda soru çözmek hazırlayacağı programın önceliği olmalıdır. Program hazırlarken sosyal ve fiziksel aktivite ayrıca dinlenme zamanları da eklemeyi ihmal etmemelidirler. 

Hangi Derse Nasıl Çalışmalıyız?

Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) başarıya ulaşma yolundaki ilk adımdır. Bu sebeple YKS hazırlık sürecini iyi değerlendirmelisiniz. Sadece ders çalışmak bu süreçte sizin için yeterli olmayacaktır. Derslere nasıl çalışılacağının bilinmesi de başarıya ulaşmak için önemlidir. 

Türkçe

Temel Yeterlilik Testi (TYT), YKS sürecinin birinci basamak sınavını oluşturmaktadır. TYT’deki özellikle Türkçe ve Temel Matematik derslerindeki sorular kısa sürede çalışılarak çözülebilecek sorulardan oluşmamaktadır. Bu soru tipleri düzenli ve programlı bir çalışma gerektirir. Türkçe soruları herşeyden önce hızlı ve doğru okumanızı; okuduğunuzu anlamanızı ve anladığınızı yorumlamanızı gerektirir. Soruların %80’nin anlam bilgisine dayalı olması bunun kanıtıdır. Bu sebeple yaz tatilinde bir veya iki paragraf bankası bitirmeye çalışmalı ve boş vakitlerinizde kitap okumaya özen göstermelisiniz.

Matematik

TYT’ye hazırlanan öğrenciler için Temel Matematik ekstra özenli çalışılmalıdır. Matematiğin bu alanı kolay ve çözülebilir sorulardan oluşmaktadır ancak zaman faktörü bu alanın dezavantajlarından biridir ve bu alandaki her sorunun çok önemli olduğu unutulmamalıdır. Matematiğe çalışmaya başlamadan önce bilgi eksikliği olan öğrenciler konularını tam öğrenmeye çalışmalıdırlar. Konu eksikliği olmayan öğrenciler ise işlem kabiliyetlerini geliştirmeye önem vermelidir. İşlem kabiliyetini geliştirmenin en güzel yoluysa kendi seviyenize uygun kaynak kitaplar edinerek bol soru çözmekten geçmektedir. Bu sayede konularınızı pekiştirirken aynı zamanda işlem hızınızı arttırmış olursunuz. Temel Matematiğin diğer bir alanı olan Geometri ise daha çok görme ve düşünmeye dayalıdır. Geometri konularına hakim olmak için önce bilinmesi gereken formüller öğrenilmeli ardından soru çözülmelidir.

Diğer Dersler Nasıl Çalışılmalı?

Sayısal bölümden sınava girecek olan öğrenciler TYT açısından en az bir fen bilimleri alanını (biyoloji, kimya, fizik) yaz tatilinde bitirmeyi hedeflemelidir. Fen Bilimleri dersine çalışırken dikkat edilmesi gereken husus sadece konu veya formül ezberlemek değil konunun amacı ve mantığını anlamaya çalışmak olmalıdır. Ayrıca fen bilimleri derslerinin pek çok dersten farkı günlük hayatta kullanılan ve gerçekleşen durumlarla ilgisi olmasıdır. Bu nedenle öğrendiklerinizin günlük hayatla bağlantısını kurmanız öğrenmenizin verimini arttıracaktır.

Eşit ağırlık bölümünden sınava girecek olan öğrenciler ise TYT açısından coğrafya ya da tarih dersinin konularını bitirmeyi hedeflemelidir. Sosyal bilgiler derslerinin öğrenimi diğer derslere göre daha kolaydır. Fakat çabuk unutulmaktadır. Bu sebeple öğrenilen bilgilerin unutulmaması için sık tekrar yapmak, öğrenmeyi pekiştirecek ve unutmanın önüne geçecektir. Tarih çalışırken tarihi olayların neden- sonuç ilişkisine dayandığı unutulmamalı ve olaylar arasında ilişki kurulmasına dikkat edilmelidir. Coğrafya dersine çalışırken ise muhakkak atlaslardan, şekillerden, fotoğraflardan ve resimlerden yararlanmaya özen gösterilmeli ve öğrenilen bilgilerden hareketle yorum yapabilmelisiniz.

Unutmayın ki başarıya giden yolda ilk adım kendinize inanmaktır. Bu yüzden sınav yolculuğunuza başlamadan önce kendinize inanın ve kazananların hiç hata yapmayanlar değil, asla pes etmeyen insanlardan oluştuğunu unutmayın.

PSİK. DAN. ELİF ÇOŞKUN

 

Yayınlandığı Kategori Boğaziçi Rehberlik
Pazar, 20 Haziran 2021 15:30

Z Kuşağında Öğrenme Zorlukları

Z Kuşağında Öğrenme Zorlukları ve Çözüm Yolları

2000 yılı ve sonrasında doğanlar Z kuşağı olarak adlandırılıyor. Z kuşağı birçok açıdan daha önceki kuşaklardan farklı özelliklere sahip... Bunlardan biri de öğrenme biçimleri ve yaşadıkları öğrenme zorluğu olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumun elbette birden fazla nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Öğrenme zorlukları ya da adapte olma problemleri, bazen çocukların üstün yeteneklerinin standart öğrenme sistemleriyle uyuşmamasından kaynaklanıyor.

Z kuşağının, bu anlamda kendilerinden önceki kuşaklara göre fazlasıyla önde olduğu ifade ediliyor. Örneğin; yaratıcı olmak, takım ruhuna hakim olmak, analitik düşünebilmek ve zekice davranıp stratejik hamlelerle çözümler bulmak bu özellikler arasında yer alıyor.

Özellikle yaşadıkları öğrenme güçlükleri ve iletişim çatışmaları lider ruha sahip olmalarının bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Çünkü Z kuşağının kendilerinden önceki kuşaklara oranla sabretmeye karşı toleransı az ve özgürlüklerini daha ön planda tutuyorlar. Tüm bu kuşak çatışması ve öğrenme zorlukları karşısında küçük yaşlardan itibaren uygulanabilecek sosyal ve akademik çözüm yolları bulunuyor. Çözüm sağlayabilmek için ise yaşanan öğrenme zorluğunun tespit edilmesi ve nedeninin anlaşılması gerekiyor. 

Öğrenme Zorluğu Nasıl Anlaşılır?

Genç kuşak olarak tabir edilen bireylerde öğrenme zorluğu, adeta doğuştan bir özellik olarak görülüyor. Bunun en açık nedenlerinden biri, duygusal temastan uzak uyaranların hayatımıza girmiş olmasıdır. Z kuşağı ebeveynleri ya da ebeveyn olan Z kuşağı gençleri olayları algılama ve değerlendirme konusunda değişen dünyaya adapte olmakta zorluk yaşıyor. 

Z kuşağının algılama bozukluğu belirtileri; aslına bakıldığında eksiklik değil, aksine maddesel şeylere fazla odaklanmaktan kaynaklanıyor. Z kuşağının özelliklerine baktığımızda:

Bir alanda sadece yükselmeyi hedeflemek, 

Karşılaşılan sorunlarla mücadele etmek yerine terk etmek,

Benmerkezcilik ön plana çıkıyor. Tüm bu benmerkezci ve sabırsız davranışlar, öğrenmeyi ve gelişmeyi güçleştiriyor. Neticede öğrencinin başarısız olmasına ya da başarısız olduğunu düşünmesine yol açıyor. 

Z Kuşağında Öğrenme Zorluğu Nasıl Giderilir?

Öğrenme güçlüğü belirtileri genellikle şu şekildedir:  

  • Bir işte/ödevde/sorumlulukta devamlılık sağlayamama, 
  • Hafıza zayıflığı, 
  • Dikkatsizlik, 
  • Tahammülsüzlük, 
  • Öfke.  

Bütün bu dürtüsel davranışlar öğrenmede zorlanmanın başlıca göstergeleridir. Öncelikle şunu vurgulamak isteriz ki bu sorunlarla karşı karşıyaysanız paniklememelisiniz. Çocuğunuzu ya da kendinizi suçlamadan onunla birlikte bir uzmana giderek neler yapabileceğinizi öğrenmelisiniz.

Organik nedenlere bağlı olmayan özgül öğrenme güçlüğü belli bir emek ve ilgiyle düzelebilen bir sorundur. Ancak öncelikle öğrenme güçlüğüne yol açan herhangi bir biyolojik durum olup olmadığı araştırılmalıdır. Bunun için öğrenme zorluğu yaşayan çocuğun beyin taramasından geçirilmesi önerilir. Herhangi bir fiziksel problem saptanmadığı halde çocuğunuzun dış faktörlere bağlı bir öğrenme güçlüğü yaşadığını düşünebilirsiniz. 

Uzman psikolog ve rehber öğretmen desteği alarak psikoeğitim ve psikoterapi öğrenme sürecinde çocuğunuzun zamanla yol kat ettiğini görebilirsiniz. Bazı özel durumlarda hekiminiz ilaç kullanımını tavsiye edebilir. 

İlaçlar dışında çocuğunuzun yaşadığı sorunları çözmenin en temel yöntemi, sosyal hayatta yaşanan zorlukları ortadan kaldırmaktır. Yaşadığı zorluklar neticesinde ne hissettiğini anlamaya çalışmalı, ona empatiyle yaklaşmalısınız. Böylece çocuklarınız öğrenme zorluklarının üstesinden daha kolay bir şekilde gelebilir.  

Z Kuşağında Disleksi ve Çözüm Yolları

Disleksi de son yıllarda sıkça Z kuşağı çocuklarında görülen bir öğrenme güçlüğüdür. Disleksi, yeni bir öğrenme bozukluğu değildir. Ancak Z kuşağında da çok fazla görülen ve çocukların okul başarısını, kendine güvenini önemli ölçüde baltalayan bir durumdur. Öğrenme zorluğu çekmesi ve algı bütünlüğünde farklılık olması ise bu öğrencilerin hasta olduğu anlamına gelmez. Sadece öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklara karşı farklı ve onların algılarına hitap eden öğretme teknikleri kullanılması gerekir. 

Disleksi nörolojik olarak doğuştan ya da sonradan ortaya çıkabilir. Disleksik birey; okuma ve yazma konusunda arkadaşlarının gerisinde kalabilir. Disleksiden mustarip olan çocuklarda en sık görülen durumlar arasında: 

  • Alfabeyi kendine göre sıralayarak ezberlemek, 
  • Yazarken veya okurken hecelerin yerlerini değiştirmek, 
  • Telaffuz zorluğu çekmek yer alır.  

Disleksi Bir Zekâ Geriliği midir?

Disleksik kişiler sanılanın aksine zeki, çalışkan ve atak olmalarıyla dikkat çekerler. Ama beyinleri diğer çocukların beyin yapısından farklı olduğundan kelimeleri ve sayıları kolaylıkla tanıyamaz, çabucak ezberleyemezler. Bu sebeple küçük yaşlardayken okulda ve sosyal ortamlarda dışlanabilirler. 

Z kuşağında rastlanan bu disleksi ve öğrenme bozuklukları yeni öğrenme yöntemleriyle kolaylıkla atlatılabilir. Öğrenme güçlüğü tedavisi hem patolojik hem de terapötik uygulamalarla gerçekleştirilir. Öğrenme zorluğu yaşayan çocuk için özel eğitim sürecinde terapist veya psikolog desteği de önemlidir. 

Günümüzde gelişen teknolojisi sayesinde erken yaşta fark edilen öğrence güçlüklerinin üstesinden gelmek daha kolaydır. Disleksi ve genel öğrenme problemlerinin birbirinden ayrı olduğunu da unutmamak gerekir. Her çocuk öğrenme ile ilgili farklı sorunlar yaşayabilir. Bu nedenle öğrenme problemi yaşayan çocukların her biri için yeri geldiğinde ayrı öğrenme teknikleri uygulamak gerekecektir. 

Z Kuşağında Öğrenme Metotları

Z kuşağının öğrenme metotları, genellikle onların öğrenirken eğleneceği tarzda olmalıdır. Teknoloji çoğunlukla çocukları öğrenmekten ve sorumluluklarını yerine getirmekten alıkoyan bir araç olarak nitelendirilir. Aynı zamanda teknolojinin çocuklarda öğrenme zorluğu yaşamasına yol açan bir araç olduğu ifade edilir. Diğer taraftan teknoloji ve çeşitli oyunlaştırma tekniklerinin öğrenmeyi kolaylaştırdığı düşünülüyor. 

Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki; Z kuşağının %50’si, bilgisayar başında en az 4 saat vakit geçiriyor. Okulla ilgili dersler dışında geçirilen bu sürede sanatsal, siyasi, online oyun ve daha pek çok alanda bilgi sahibi oldukları biliniyor. Son yıllarda online eğitime taleplerin artmasının nedeni de budur. 

Dikkati çabuk dağılan yeni nesil ilgi alanından çıkınca öğrenme zorlukları yaşamaya başlıyor. Uzmanlar, eğitimle ilgili yaşanan sorunların teknolojik öğrenme yöntemleriyle düzelip düzelmeyeceğini tartışıyor. Fakat eğitim ve kişisel gelişim alanındaki birçok ekol, gerçek hayata temas ederek öğrenmenin kalıcılığından bahsediyor. Böylece deneyimleme ve duygusal tatmin ile gelen öğreti, başarıya giden yolda büyük bir destek oluyor.

Öğrenme zorluğu yaşayan Z kuşağı için bir ekip olarak çalışma sağlamak büyük bir motivasyon oluyor. Ancak özgürlükçü ruha sahip olmaları göz önünde bulundurularak her birinin iyi olduğu yönlerin öne çıkacağı çalışmalar yapılması gerekiyor. Her koşulda hayata ve hayatın içindekilere birebir dokunarak öğrenmek en keyifli yol olarak ifade ediliyor.  

Yayınlandığı Kategori Boğaziçi Rehberlik
Perşembe, 03 Haziran 2021 11:01

Veliye Mektup

Sınava Girecek Öğrencinin Velisine Mektup

Sınavlarda başarılı olup yüksek puan almak hem öğrencilerin hem de ailelerin en büyük arzusudur. Sınava sayılı günlerin kaldığı bu süreçte öğrenciler kadar veliler de kaygı yaşamaktadırlar. Ancak unutulmamalıdır ki kaygı bulaşıcı bir duygudur ve sürece dair olumsuz düşünceleriniz çocuğunuzun kaygı düzeyinde de etkili olacaktır. Bu sebeple duygu ve davranışlarımıza hakim olmanın en önemli yolu olumsuz düşüncelerimizi değiştirmekten geçer.

Sonuna Kadar Arkasında Durun

Öğrenciler her ne kadar aksini iddia etse de bu dönemde sizin desteğinize ihtiyaç duyarlar. Kendisine ona güvendiğinizi ve sevdiğinizi hissettirin. Ne zaman ihtiyaç duyarsa dinlemeye ve yardım etmeye hazır olacağınızı bilmesi sorunlarının daha kolay üstesinden gelmesini sağlar. Bu aşamada aşırı müdahaleci ve kontrolcü olmaktan kaçınmanız çok önemlidir. Öncelikle çocuğunuzun sizinle paylaştığı problemler ya da genel olarak değişen duygu veya davranışları konusunda yargılayıcı, eleştirel ve suçlayıcı bir tutum takınmaktan kaçının.

Sabırlı Olun

Sınava hazırlık sürecinde sizin en büyük yardımcınız “sabırlı olma” beceriniz olacaktır. Kendinize bu sürecin bir geçiş dönemi olduğunu ve bir ebeveyn olarak çocuğunuzun yakın gelecekteki kimliğini oluşturmak adına çabalıyor olduğunuzu lütfen hatırlatın. Bu yüzden özellikle öğrencinin geleceğine dair beklentilerinizde gerçekçi olun ve yüksek beklentilerin çocuğunuzun kaygı düzeyini arttıracağını unutmayın.

Anlayışlı ve Destekleyici Olun

 Çocuğunuzun kazanmasından veya kazanamamasından bahsetmeyin. Sanki bir deneme sınavına giriyormuş gibi davranın. Bazen kazanamamak endişesinin yanında ailenin çocuktan sınavı kazanmasını beklemesi de kaygıya yol açabilir. Çocuk “Ailem için bu sınav çok önemli.” derse bu kaygı başlamış demektir. Sınavın bir ölüm kalım meselesi olmadığını söz ve davranışlarınız ile çocuğunuza hissettirin. Baskı olarak algılanabilecek söz ve davranışlardan uzak durun. “Senin kazanacağından eminiz, bizi mahcup etmeyeceğini biliyoruz.” türünden sözler masumca görünse de öğrencide ister istemez sınav baskısı ve kaygısı oluşturur. Cüceloğlu’nun da dediği gibi ezilen ve utanca boğulan çocuk hangi kültür ve toplumda olursa olsun doğuştan getirmiş olduğu gelişme potansiyeline ulaşamayacaktır. Onu sevmenizin sınav başarısıyla ilgili olmadığını, onu evladınız olduğu için sevdiğinizi davranışlarınızla ve sözlerinizle hissettirin. 

Kıyaslandırma Yapmayın

Gökyüzünde bir bulut gördüğümüzde ne kadar büyük olduğunu kestiremeyebiliriz yalnızca yanından bir uçak geçtiğinde bu bulutun boyutunu tahmin etmemiz mümkün olabilir. Bunun gibi daha pek çok kıyaslama ve sınıflandırmayı günlük hayatımızda istemeden yapıyoruz ve tabi ki bundan çocuklarımız da nasibini alıyor. Ancak unutulmamalıdır ki her çocuk özeldir ve sınavlar öğrencilerin kişiliklerini değil sadece öğrendikleri bilgiyi ölçmektedirler. Bu sebeple çocuklarınızı asla başka çocuklarla kıyaslandırma yapmayın. Çünkü çocuklarınız hayatta çok daha büyük şeyler için biçilmiş kaftan olabilirler. 

Eğitim hayatları ve sınav süreçleri boyunca öğrencilerimize destek olmak için yaptığınız işbirliği ve katkılarınız için biz öğretmenleri olarak size şimdiden teşekkür ederiz.

PSİK. DAN. ELİF ÇOŞKUN

KAYNAKÇA

  • Greenberger, D. Ve Padesky, C. (2018). Alternatif ve Gerçekçi Düşünme E. Stroup (Ed.), Evinizdeki Terapist (ss:141-171). (Yirmi üçüncü basım). İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.
  • Cüceloğlu, D. (2015). İçimizdeki Çocuk. İstanbul: Remzi Kitabevi.
  • Bilge, Y. (2001). Okullarda ve Sınavlarda Başarının Yolu. İzmir: Güvender Yayınları.
Yayınlandığı Kategori Boğaziçi Rehberlik

Talep Formu

Bizimle İletişime Geçin

Talep Formu.
Adınız Soyadınız(*)

E-mail(*)

Telefon(*)
Sadece numara giriniz (ülke kodlarının başında + kullanmayınız)

Talep Edilen Ders(*)

Seviye(*)

Ders Tipi(*)

(*)

Verdiğiniz bilgiler ışığında eğitim danışmanlarımız sizi arayacaktır. İlginizen dolayı teşekkür ederiz.